16 April 2008

1977'den Bir Anı...

Foto : Gare Du Nord - Paris - France
Merhaba,
Türkiye’de Nakliyenin Dünü Bugünü diyerek yola çıktığım sayfamda, arada sırada anılarıma da yer vermek istiyorum. Dolayısı ile 1977 senesinde başımdan geçen Bir anımı nakletmek istiyorum.
Yaş 25, 1977 senesinde senelik iznimi kullanmak üzere, karayolu ile, İngiliz plakalı bir kamyon ile yola çıktım. Sayın Orhan Bey İngiltere’ ye vardığımda, biraz burada calış diye bir öneride bulundu. Ben de İngiltere’ de normal mesaiyeye başladım. Pasaportumu uzatmak icin Belcika ya gectim. İngiltere’ ye de giriş-çıkış yapmak gerekiyordu. Dolayısı ile iki nedenden dolayı Brüksel’ e geçtim, pasaportumun süresini bir gün içerisinde uzattım. Aynı gün akşamı Orhan Bey’ den bir telefon;
“Sabah Vanhove firmasına git (Brüksel’ de çok büyük bir MACK-Setra servisi idi) oradan bir parça alacaksın. Marsilya’ da bir araç arıza yaptı, ona götüreceksin ve tamirini yaptıracaksın. Hay hay dedim.
Sabah Vanhove firmasına gittim. Parçayı hazırlamışlar. Tam 60 kiloluk MACK debriyaj aksamı (baskı-balata-ayna), karton ile sarılmış, taşımam imkansız. Sevgili Willy Grieten’e, “Ya Willy, ben bunu taşıyacağım dedim. Ucuna bir ip bağlıyalım sende çekersin dedi. Çözum bu şekilde bulundu. Vanhove’ da birde proforma fatura düzenlettik. Bu arada, aracın yerini öğrenmek icin Münich ofis Sorumlumuz Sevgili Vadım Bilak’ı aradım. Aldığım yanıt, arac (plakasi hala hatırımdadır. 06FL084 / 06FL085 sürücüsü rahmetli Timur ve de Salyangoz yüklü) AIX-EN otobanı üzerinde X benzin istasyonunda (Benzin istasyonunun ismini hatırlamıyorum) Gittik hava alanina…( Vizesiz dönem!!!) Ben kalın ip ile debriyaj aksamını çekiyorum. Bankoya vardık, malum bagaj hakkınız 20 kilogram. Fazla bagaj ücretini ödedik, aklımda kalmamış kaç para tuttuğu.
Uçağa bindik. Brüksel>Lille(aktarmalı) Lille-Paris gidiyoruz. İndik Marsilya Havaalanına, herkes bavulunu, çantasını alıyor bagaj bölümünden, bende spor çantam ile debriyaj aksamını alıyorum...Geldik Gümrüğe, tabii durdurulduk, bu nedir? Nereye götürüyorsun? Vs vs sorular, pro-forma faturayı gösterdim. 15 dakika aralarında istişare yaptılar ve teşekkür ettiler. Gümrükten, çıkıp, dışarı taksi durağına yöneldim. Bir taksici ile konustuk (ben Fransızca bilmiyorum, o da İngilizce, Almanca bilmiyor.) adresi gösterdim. Bana sen deli misin der gibi söyle bir bakti…(sonradan öğrendim, sevgili Vadim’in bahsettigi AIX-EN otobanı bir uçtan diğer uca 125 kilometreymis. Adam haklı) Çok para tutar dediyse de ben 500,00 Frangın ucunu gösterince ikna oldu. Bindik taksiye, sol tarafa o bakıyor, sağ tarafa ben. Bizim mavi Mack Çekici arkasında Beyaz Dorsey Frigorifik treyleri arıyoruz. Tahminen 50 kilometre kadar gittik. Tabii benim gozüm taksimetrede ve sol tarafta bir benzin istasyonunda aracı gördük. Yanına gittik ve ben hesabı ödedim.
Tamı tamına 470,00 Fransız Frankı!!! Saat 17.00 civarı, hava da karariyor. Aracın başında rahmetli Timur yok. Benzinciye sorduk. Tarzanca, anladim ki kasabaya gitmis. (Cep telefonu daha icat edilmemiş) Neyse beklemekten başka çare yok. Karnımda acıktı. İstasyonda kahve ve çorba otomatı var. Bir de dinlenme odası var. Otomatta ne kadar corba var ise hepsinden tattım. Saat 22.00 sularında geldi bizim Timur, öpüstük, karnım halen zil caliyor. Almış birşeyler. Yaptı bir menemen (Allah rahmet eylesin) off! nasıl tatlı geldi. Araçta yattık. Sabah erkenden kalkıp, sadece cekici ile gidecegiz. Kasabada bir tamirci varmış, onu bulacağız, neyse gittik bulduk sabah erkenden, Şanzıman inecek, komple debriyaj degişecek. Timur’unda tamirciliği var. Anlaştık 500 Alman Markına, başladılar çalışmaya, bu arada saat 10.00 oldu. Tamirci amca, hadi kahveye gidelim sıcak birşeyler içelim dedi. Ben de bir an önce işimizi bitirelim diyorum, Ama amca sıcak birşeyler içmakta kararlı. Neyse mecburen gittik.
Sabah 10.00’da Pernot (Fransızların rakısı ama aperatif olarak tüketiliyor) içiyoruz. Amcamın sıcak birşeylerden kasti buymus meğer! Neticede, saat 18.00 sularında işimiz bitti. Debriyajı oturttuk, ayarları yapıldı. Denemeye çıkıldı,tamam. Ohhh.
Orhan Bey’i aradım. Tamam araç yoluna devam etsin, Cahors’a gidiyordu, sende Antwerp’e gel dedi. Günlerden cuma olması lazım, zira Marsilya > Paris treninde bilet aldım ve trende FC Marseilles klübü taraftarları, Paris St. German ile, Paris’ te maçları varmış, ona gidiyorlar. Cümbür cemaat, uyku nerde? Açtılar sarapları, yanında nefis peynir ve salamlar (evde hazirlanmış) Biz Paris’e dek (Gare de Nord da indik) sarkılarla, marşlarla gittik! Yorgunluktan, sabaha kadar sarap icmekten, Off uykusuzluk, yakındaki bir otele gittim. Hemen odaya cıktım, bir dus alıp hemen yatıp uyuyacağım. Ama bir noktayı dikkate almamışım, üst kattan, alt kattan sürekli gürültüler geliyor. Bir türlü uyuyamadım. Sonra anladım ki, tam olayın içine düşmüsüm. Yol kenarındaki (hani Fransız filmlerinde görürüz) hanımların müsterilerini ağırladığı mekan! Tabii uyku filan yok, kalkıp giyindik, Antwerpe tren ile gidecegim, Gare de Nord’ dan başka bir -Merkez- tren istasyonuna gideceğim, metroda 1.sınıf ve 2.sınıf var, neyse bindik metroya, aaa ne göreyim? metronun duvarlarında kırmızı boyalar ile “TEK YOL DEVRIM-DEV SOL” yazılmış. bizim devrimciler Paris’te bile faaliyette! Antwerp trenine bindim, hemen uyumuşum, gözümü Antwerp tren istasyonunda açtım…!!

Nazmi ÖZCAN

No comments: